Psikiyatride bütüncül yaklaşımın gerekliliği boş bir slogandan ibaret değildir. Tedavi yöntemlerinin bir arada kullanımı, örneğin farmakoterapiye psikoterapotik yaklaşımların ve bireysel tedavilere, grup ve aile terapilerinin eklenmesi gibi, tedavi etkinliğini artırır . Sunacağımız olgu, bilinen organik bir rahatsızlığı olan bir hastada bile, aile içindeki etkileşimlerin göz ardı edilmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır. 34 yaşında, yüksek lisans mezunu, son 1.5 yıldır çalışmayan, evli erkek hasta, panik hissi, endişe, huzursuzluk, takıntılar ve tikler nedeni ile polikliniğimize baş vurdu İlkokul yıllarında anne ve babası hastayı yakın akrabalarına bırakarak yaklaşık 10 yıl süreyle yurtdşına çalışmaya gitmişler. Bu dönemde sıkıntı, korku, panik hissi, kabuslar ve enürezis noktürnanýn yanýnda, motor ve vokal tikler baþlamýþ. Ortaokul yýllarýnda bunlara obsesyon ve kompulsiyonlar eklenmiş. Motor tikler lise yıllarında azaldıysa da vokal tikler devam etmiş. Üniversiteyi bitirene kadar yakınmaları, sıkıntılı durumlarda şiddetlenerek devam etmiş. 5 yıl önce ailesinin onaylamadığı bir evlilik yapmış ve bu evlilik rahatsýzlýðýnýn bundan sonraki seyrinde önemli bir etkide bulunmuþ. Bu sunuþta, ilişkisel (toplumsal) etkenlerin hastalıkların seyrinde ve tedavisinde nasıl organik etkenler kadar güçlü bir etkide bulunduğunu bu olgu dolayısıyla göstermeye çalışacağız